deniz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
deniz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Eylül 2018 Perşembe

YİNE YAZI BEKLERİZ



Yaz ne çok bekledim seni bir bilsen, gelmen ve gitmen bir oldu ama...
Şimdi eylül oldun, sonra kasım, sonrası aralık,
Sonrası yine seni beklemek...
Haziran çocuğu olmamdandır diye düşünüyorum, güneş olmadan, hava açık olmadan kendimi iyi hissedemiyorum..
Sonbahar ve kışa alışmam o geçiş süreci çok uzun sürebiliyor,

Şuanda da eylül olmasından mütevellit düşük moralleuykusuz ve yorgun dolaşıp duruyorum, umarım kısa sürer

Neyse lafı çok uzatmayayım 15 günlük kısa tatilimden bahsedeyim.

Malum çalışan insanlar olarak hepimizin sayılı senelik izinleri var ve bu elimize geçen fırsatı en iyi şekilde değerlendirmek istiyoruz. Bizde öyle yapalım dedik ama maalesef pek olmadı.
Aslında yola çıkmadan önce  rotamızı çizmiştik,
Cunda adası, Ayvalık, Fethiye, Marmaris, Kaş,
Buralarda 2 şer gün  konakladıktan sonra, en son finali Antalya Kemerde 5 gün yapıp evimize dönecektik ama evde yaptığımız hesap, rotamıza hiç uymadı

Arife gününden 2 gün önce yola çıkarken düşünmeliydik bayramda aşırı kalabalık olacağını, ve rezervasyonları önceden yaptırmalıydık, ki oda bize bir tecrübe oldu.
Gerçi günlerimiz belli olmadığından rezervasyonda yaptıramazdık oda tabi ayrı bir konu.

Sabah 8 de çıktığımız Ankara yolundan Sivrihisar da bir çevirmeye girdiysek, bizi bıraktıklarında akşam saat 7 idi, evet yanlış duymadınız akşam 7 (Neyin neden olduğunu başka zaman anlatırım)

Tabi akşam o saatlere kadar aç biilaç beklediğimizden, Eskişehir’e kendimizi zor attık. Zaten Eskişehir’e girmeden yaklaşık 90 km gerisinden başlayan AYTEN USTA tabelaları, sizi otomatik olarak oraya  götürüyor, giderken bütün yollar Ayten ustaya mı çıkıyor diye düşündüğünüzden dolayı bir kere meraktan kesin gidiyorsunuz…

Ben yol üzerinde reklam yapanların pek gerçekçi olmadığını, daha sığ ve sakin mekanları tercih ederim, ama AYTEN USTA kesinlikle tavsiye edilesi..

Öyle güzel yemekler yedim ki, çok leziz ve atmosferi muhteşemdi.
Personellerin kılık kıyafetleri temiz, saygılı, servis sunuları göz dolduran gurme restoran.
Siz yemeklerinizi yerken ayağınızın altından geçen tavşanlar, karşınızda göl manzarası ve doğa, velhasıl kelam çok güzel, övülesi bir mekandı,
Eskişehir’e yolunuz düşerse kesinlikle uğrayın derim…

Güzel başlayan bir günün ardından, güneşin kötü batması her ne kadar bizim heyecanımızı kırsa da, hevesimizi kaçırmadan tattığımız o güzel lezzetlerden topladığımız enerjiyle gittik cunda adasına…

Giderken Düzdag tost ta yediğim Susurluk tostundan  bahsetmeyeceğim…
(Kaşarlı tosta salça sürülmesine anlam yüklemeye çalışmak …kaşarlı ve salçalı tost işte.yada fazla beklenti içine girmemek lazım )

Cunda… Sakin… Çok sakin, tam huzur dolu, kafa dinlemelik bir yermiş..
Bana göre değilmiş onu fark ettim…

2 gün kaldık, zaten cundayı 2 saatte keşfettikten sonra, ayvalık tostu yemek için sabırsızlanan ben, ayvalığa gittik,
3 başarısız, ayvalık tostu denemesinden sonra tavsiye üzerine AŞKIN TOST EVİ’ ni keşfettik.
Evet çok övgü dolu o ayvalık tostunu da beğenmedim.
Hakiki ayvalık tostu tulum peynirinden yapılırmış.
Aşkın tost evi de öyle yapıyor ama nedense çok sade ve lezzetsiz buldum. (Ankara’da çok daha başarılılarını yedim) 


Neyse lafı çok uzatmayayım 15 günlük kısa tatilimden bahsedeyim.

Malum çalışan insanlar olarak hepimizin sayılı senelik izinleri var ve bu elimize geçen fırsatı en iyi şekilde değerlendirmek istiyoruz. Bizde öyle yapalım dedik ama maalesef pek olmadı.
Aslında yola çıkmadan önce  rotamızı çizmiştik,
Cunda adası, Ayvalık, Fethiye, Marmaris, Kaş,
Buralarda 2 şer gün  konakladıktan sonra, en son finali Antalya Kemerde 5 gün yapıp evimize dönecektik ama evde yaptığımız hesap, rotamıza hiç uymadı

Arife gününden 2 gün önce yola çıkarken düşünmeliydik bayramda aşırı kalabalık olacağını, ve rezervasyonları önceden yaptırmalıydık, ki oda bize bir tecrübe oldu.
Gerçi günlerimiz belli olmadığından rezervasyonda yaptıramazdık oda tabi ayrı bir konu.

Sabah 8 de çıktığımız Ankara yolundan Sivrihisar da bir çevirmeye girdiysek, bizi bıraktıklarında akşam saat 7 idi, evet yanlış duymadınız akşam 7 (Neyin neden olduğunu başka zaman anlatırım)

Tabi akşam o saatlere kadar aç biilaç beklediğimizden, Eskişehir’e kendimizi zor attık. Zaten Eskişehir’e girmeden yaklaşık 90 km gerisinden başlayan AYTEN USTA tabelaları, sizi otomatik olarak oraya  götürüyor, giderken bütün yollar Ayten ustaya mı çıkıyor diye düşündüğünüzden dolayı bir kere meraktan kesin gidiyorsunuz…

Ben yol üzerinde reklam yapanların pek gerçekçi olmadığını, daha sığ ve sakin mekanları tercih ederim, ama AYTEN USTA kesinlikle tavsiye edilesi..

Öyle güzel yemekler yedim ki, çok leziz ve atmosferi muhteşemdi.
Personellerin kılık kıyafetleri temiz, saygılı, servis sunuları göz dolduran gurme restoran.
Siz yemeklerinizi yerken ayağınızın altından geçen tavşanlar, karşınızda göl manzarası ve doğa, velhasıl kelam çok güzel, övülesi bir mekandı,
Eskişehir’e yolunuz düşerse kesinlikle uğrayın derim…

Güzel başlayan bir günün ardından, güneşin kötü batması her ne kadar bizim heyecanımızı kırsa da, hevesimizi kaçırmadan tattığımız o güzel lezzetlerden topladığımız enerjiyle gittik cunda adasına…

Giderken Düzdag tost ta yediğim Susurluk tostundan  bahsetmeyeceğim…
(Kaşarlı tosta salça sürülmesine anlam yüklemeye çalışmak …kaşarlı ve salçalı tost işte.yada fazla beklenti içine girmemek lazım )

Cunda… Sakin… Çok sakin, tam huzur dolu, kafa dinlemelik bir yermiş..
Bana göre değilmiş onu fark ettim…

2 gün kaldık, zaten cundayı 2 saatte keşfettikten sonra, ayvalık tostu yemek için sabırsızlanan ben, ayvalığa gittik,
3 başarısız, ayvalık tostu denemesinden sonra tavsiye üzerine AŞKIN TOST EVİ’ ni keşfettik.
Evet çok övgü dolu o ayvalık tostunu da beğenmedim.
Hakiki ayvalık tostu tulum peynirinden yapılırmış.
Aşkın tost evi de öyle yapıyor ama nedense çok sade ve lezzetsiz buldum. (Ankara’da çok daha başarılılarını yedim) 

Birde çok bekledik, müşteri potansiyeli kalabalık, ama çalışan makine sayısı  2 idi sanırım.
Her şey çok yavaştı… Yarım saatten fazla bekledik. Böyle garip şeyler yaşadıktan sonra şeytan sofrasına gittik.

Muhteşem bir rüzgar, inanılmaz bir manzara vardı asla unutmayacağım. Aşık oldum…
Kahve içelim manzarayı izleyelim derken 1-2 saat durup, sarımsaklıya gittik. Sonra tekrar gün batımı izlemek için şeytan sofrasına geldiğimizde araçlar giriş yapamayacak kadar kalabalık, ve rüzgar saatte 40-50km esecek kadar hızlanmıştı…
Çok duramadık rüzgardan dolayı herkes bir yere kaçıyordu zaten, zar zor gün batımını izleyip otelimize döndük…
Ertesi günde Dikili, Bergama, Ali ağayı gezdikten sonra tekrar otelimize dönüp, valizleri hazırladık…
Ve çıktık yolumuza, ikinci durağımız Fethiye idi…

Yolumuzun üzerindeyken ölü denize şimdiden bir bakalım dediğimiz yolda giriş resmen yoktu, insanlar araçlarını 5km geriye park edip yürüyerek plaja gidiyorlardı, bu manzarayı gördükten sonra, kalacağımızın pekte mantıklı olmadığını düşünerek Marmaris’e gittik…

Marmaris’te de de boş otel bulamayıp gece 23 ‘te Kaş’a indik…
Aşırı nemden ve kokudan çok rahatsız olduk…

2 gün bari kalalım dedik ama kalamazdık… nefes alamıyorduk..

Neyse biz kemere gidelim, bir an önce tatilimize başlayalım dedik.
Kemerde 5*lı bir otelde bayram olmasına rağmen yer bulduk bulmasına ama,  biz o otelde ne yapardık, akşama kadar ye, iç, yat olayı bize göre asla değil, biz sabah kahvaltımızı yapıp çıkmalıydık…

Bu sene de böyle olsun dedik ve 5 gün boyunca otelden dışarı bir kez çıktık, Antalya-merkezi/Konyaaltı sahilini ve kemeri gezdik içindi…

Aslında otel güzeldi, plajı vs herşey çok iyidi, yemekler, havuz, spa herşey başarılı ama belki çocuklu bir aile olsak, mutlu olabilirdik… Lakin şuan da bizim tatil anlayışımız bu değil.
Neyse lafı çok uzatmayayım, biz bu sene macera aradık, macerayı da yaşadık…

Bir daha yaşar mıyım bilmiyorum ama, mecbur kalmadıkça Antalya’ya gideceğimi sanmıyorum.
Yaşım ilerlediğinde cundaya gider kafa dinlerim…
Bu şekilde kalabalık olursa Marmaris Fethiye’yi de hafızamda bir süreliğine kaldırıyorum.

Kemerden çıkış günümüzde…
Düşündük,
biz bu sene tatil yapamadık…
Yollarda yorulduk, otelde sıkıldık…gidelim hadi..
Nereye mi? Alaçatı’ya

Alaçatı da 8 gün miss gibi tatilimi yaptım,

Tertemiz denizi, nemsiz havası, nem olsa bile o esen rüzgarı, kokusu, yapısı, sokakları bile bana büyüleyici gelen o canım egemde tatil gibi tatil yapmak….

Ahhh..
Orda geçirdiğim 1 gün bile, Diğer tatil bölgelerinin aylarına bedel..

Muhteşem bir otelde, harika kahvaltıyla güne başlayıp, egenin mis sularında devam eden, akşam Alaçatı sokaklarında dolaşmaktan bitap düşen bir ikili olarak,
Bundan önce 4 yıl olduğu gibi… bu senede alaçatıya aşık olup dönmek…

Bir daha üstüne gül koklarmıyım bilmiyorum.
Hep Alaçatı
En Alaçatı
Daima alaçatı…

Şimdi tekrar yaz’ı bekleme vakti…

Gelmesiyle gitmesi bir oluyor ama o incecik çizgi tüm mutluluğuma yetiyor…








GÖLBAŞINDA BİR HAFTA SONU Ankaralılar iyi bilirler, denizi ne zaman özlesek, eymir de veya gölbaşında alırız soluğumuzu. Sonbaharda...